Referandum, Facebook ve Balık Hafızası

Ekim 21, 2007

Çocukluğunda ölen balıklarını bahçeye gömen birisi olarak, balık türleri hakkında okumaya tam gaz devam ediyorum. Türkçe kaynak azlığından ve internette her okunan şeyin doğruluk payının azlığından bilgiye kağnı gücüyle ulaşsam da, pes edecek değilim. Hoş bazen internette olmayan, ansiklopedi’de okuduğunuz şey bile doğru olmayabiliyor, ama bu da her bilginin yenilenebilirliğini düşündüğümüzde gayet doğal geliyor.

Bir Cumartesi gecesi bloğumda saçmalamaya devam ediyorum, bir yandan facebook’un sosyalliğimi tekrar kazandırması, diğer yandan da referandum saçmalığı… Gündemin ilk iki maddesi bu ikisi। Şurada hiçbir şey kalmadı, hala hayır oyu mu kullansam, yoksa hiç oy kullanmasam mı saçmalığı içindeyim। Tüm gazeteler ve köşe yazarları göz radarım tarafından tarandı, ortaya çıkmış sağlıklı bir sonuç yok. Tayyip’in ve hükümetinin (aslında hükümetinden çok Tayyip’in geri planı diyelim –bu kişiler meclisin içinde olmasa da hükümetin ta kendisiler) saçmalıklarına karşı çıkan iki grubun arasında millet bocalamakta. Sonuç ise felaket olacak ve haftanın yorumları arasında “yine organize olamadık, bizde şu eksik-bu eksik-ne mi eksik, biz bunu yanlış yaptık" edebiyatları olacak. Ya biz bu Ampul partiye geri kafalı diyoruz ama adamlar pazarlamada ve halkla ilişkilerde bizden daha ilerdeler. Neler oluyor, bi dürt kendini sayın aydınım. Sen bi dürt kendini, sonrada yapman gerektiği gibi halkını dürt ki, halkın uyansın. Aydın’ın görevi halkını uyandırmaktır. Senin bu noktada gazetecilerden farkın oluşabilir, gazeteci yazar ve halkı bilgilendirir, sense halkın bir şeyleri değiştirmesi için onu harekete geçirmeye kalkarsın. Pasif aydın olamaz, uyan uyuduğun uykudan...


Gündemin ikinci maddesi facebook’a gelirsek, imdadıma nasıl da yetişti. Kendisini süpermenim ilan ediyor ve bir içki yolluyorum. Vefasızlığımın cefasını çekmekten nasıl da kurtardı beni! Telefona cevap verme özürlü, verdiği randevuların %90’ının iptal eden ve arkadaşlık kavramının en kötü elemanı olan beni, bir anda tekrar eski sosyalliğine kavuşturdu. İhmal ettiğim için, yüzüme bakmayacak olan tüm arkadaşlarım bana tekrar içki ısmarlamaya başladı ve hayatımda hiç almadığım kadar çiçek ve hediye alıyorum. Cennette miyim ?

Ve işte hepinize günün aydınlatıcı bilgisi ! Biz insanoğlu kediye nankör sıfatı takar, biri nankörlük edince, kedi gibi nankörsün deriz. Hayır beyler, ağalar nankörlük insana has bir özelliktir. O yüzden “ayyy kedi mi, yok yok besleyemem, pek bir nankör oluyor onlar” demeyin. Son 6 ayda kaç kere nankörlük ettiğinizi hatırlayıp, çenenizi kapatın. Günün aydınlatıcı bilgisi kedilerin nankörlüğü değil, balıkların hafızaları hakkında… İnsandaki tüm kötü özellikleri, “aaa biz insanlar hiç de kötü bir özelliğe sahip olamayız, olanlar da hayvanların karakteristik özelliklerinden almıştır bu özellikleri” edalarıyla karşılayanlar; unutkan insanoğlu için balık hafızalı benzetmesini yapmıştır. Fakat bunu diyen insanoğlu, balık hafızası hakkında çok net bir bilgiye sahip olmadan köpekbalığını bile unutkan sanmaktadır. Hatta 3 saniye mi yoksa 5 saniye mi ram bilgisine sahip olduğu ile ilgili espriler dolaşır durur. Peki gerçek nedir, balıklar unutkan mıdır?

Öncelikle hafızası olmayan balık yokmuş, bunu baştan söyleyelim. Hele ki deniz ve tatlı sularda yaşayan balıklarda herhangi bir hafıza bozukluğu bekleyenler ise bu beklentilerine son versinler ve eğer nasılsa hatırlamaz beni diyerek zıpkınlarıyla peşlerinden koşturdukları balıkları rahat bıraksınlar.
Evet hafıza sorunları olan balıklarımız da var, yok değil. Ama bunlar da öyle abartıldığı türden olmadığı gibi bu hafıza sorunlu balıklardan bahsedilirken, kast edilen kültür balıkları (akvaryum balıkları) dır. Bu balık hafızası konusunda bir aydınlanma yaşamamız için Tübitak’tan Deniz Candaş’ın yazısını, kelimesine dokunmadan aşağıya copy paste yapıyorum. Okuyunuz, aydınlanınız efendim.


“Anlık hafızadan söz ederken kastedilen balıklar, çoğu kültür üretim sonucu elde edilmiş melez akvaryum balıklarıdır. Denizlerde ve tatlı sularda yaşayan kıkırdaklı ve kemikli balık türlerinde ise böyle bir durum söz konusu değil. Daha doğrusu, bu canlıların bir hafızaları var ancak hafızanın oluşturulması işlemi oldukça yavaş gerçekleşiyor.

Memelilerde yapısal hafıza, yani sinir hücreleri arasında sinaps bağlantılarının kurulması şeklinde bilgilerin depolanması, “kalpain” adlı bir proteinin sinir hücresi içinde artışı sonucunda hücre iskeletini hareket ettirmesi yoluyla ortaya çıkıyor. Uzun süreli bu işlem sonucunda kalıcı hafıza oluşturuluyor. Mikro saniyeler ile ifade edilen kısa dönem hafıza, uzun dönem hafıza yapısına geçirilmediği takdirde, üzerine yeni bir bilgi getirildiğinde siliniyor. Silinmemesinin tek yolu ise, her yeni bilginin yeni bir sinir ağına yönlendirilmesi gerekiyor. Balıklarda ise, yeni edinilen bilgilerin yönlendirileceği ve gerekli protein sentezi için tekrarlanarak bekletilebileceği sinir yolları bulunmuyor. Mevcut yapı (ve bilgi) hemen kullanıldığı için de hafıza kısa sürede siliniyor.

Açık-tokluk merkezleri, memeli beyninde hipotalamus bölgesi tarafından kontrol ediliyor. Burası, canlılığın devamı için gerekli olan tüm aktiviteleri kontrol eden ve bunlara ilişkin uyarıları düzenleyerek cevap oluşturan bölge. Bu tip uyarıların değerlendirilmesinde ayrıca septum ve amigdala çekirdeği gibi bölgeler ile retiküler formasyon yapısı da işin içine karışabiliyor. Cevap oluşturulan dış uyartılar arasında tabii ki sadece motive edici (besin görmek gibi) uyarılar yok. Bir takım stres faktörleri de hipotalamus’un normal şartlar altında oluşturacağı cevapları etkiliyor. Örneğin “açlık” hissi taşıyan ve beslenen veya beslenmek üzere olan bir canlı, doğal bir düşmanı ile karşılaştığı anda artık o denli “aç” hissetmeyebiliyor. Tabii ki burada da işin içine bir takım hormonlar giriyor.

Akvaryum balıkları ise, az önce de söylediğimiz gibi, çoğunlukla doğal olmayan türler. Bu türlerin meydana getirilişleri sırasında gen havuzları ile oynanıyor ve türe özgü içgüdülerin çoğu yitiriliyor. Bunun yanında, oldukça dar yaşama ortamlarında gelişmeleri nedeniyle de sinir sistemi bir takım uyarı-cevap mekanizmalarını geliştiremiyor. Doğal düşmanlarıyla karşılaşmak gibi bir stres faktörü de ortadan kalkınca, açlık hislerini bastırabilecek önemli bir etken söz konusu olmuyor. Balıklarda açlık-tokluk merkezleri, memelilerdeki gibi gelişmemiştir. Bu merkezlerin gelişimi, sudan karaya geçiş ile birlikte, yerçekiminin de etkisiyle ortaya çıkıyor. Ancak balıklarda “ne yediğini unutmak” gibi bir durum söz konusu değil.

Deniz Candaş
* Yardımlarından dolayı, H.Ü. Biyoloji Bölümü öğretim görevlilerinden Yrd.Doç.Dr. M. Ali Onur’a teşekkür ederiz”

You Might Also Like

0 comments

Popular Posts

Like us on Facebook

Flickr Images

Subscribe