FotoÄŸraf ile ilgiliyseniz ÅŸu deyimi hep duymuÅŸsunuzdur : “Kuralları yık”. Ä°ÅŸte geçtiÄŸimiz günlerde bir fotoÄŸrafçı kuralları tamamıyla yıktı, fakat farklı bir açıdan…
Vitaliy Raskalov, rus bir fotoğrafçı, sıradan biri değil, yüksek gökdelenlere, kulelere korkusuzca tırmanan isim yapmış bir maceracı. Çektiği fotoğraflar birer proje işi, yani bir geziye gitmiş ve kamerası boynunda asılı bir halde şipşak çekim yapan fotoğrafçılardan ayrı bir yerde yer alıyor.
ArkadaÅŸlarıyla bir ekip halinde çalışıyor ve daha önce benzeri projelerle bir çok dünyaca ünlü gazeteye çoktan haber olmuÅŸ. ArkadaÅŸları ile normal bir turist gibi Piramit’lere bilet alıp giriÅŸ yapıyor ve Piramit’Lerin kapanmasına yakın bir zamanda sfenkslerden birinin içine saklanıyor. Tüm alanın boÅŸalması ve görevlilere yakalanmadan Piramit’in tepesine tırmanmak için 5 saate yakın bir sure gizlenerek bekliyor ve güvenli ortamı bulduklarında Piramit’Ä°n tepesine çıkarak planladığı projeyi gerçekleÅŸtiriyorlar.
Bugün, Dünya
Basın FotoÄŸraf Ödülleri’nde ödül alan fotoÄŸraflara baktım ve içimde (aslında
uzun zamandır olan fakat bekleyen) bir yazma isteği doydu. Malum bloğum sürekli
oralak sorgulama yazılarıyla dolu ki, şimdiden söyleyeyim bu da bir sorgulama
yazısı olacak, eğer fotoğraf çekiyorsan ve pohpohlama bekliyorsan hızla uzaklaş
ey okuyucu!
Malum artık
hepimizin Facebook’u ve Twitter’ı var ve bu organlarda kendi reklamını yaparken
işin ayarını çıkaran facebook dostlarımız ise her geçen gün daha da artmakta. Birbirinden
kötü fotoğrafların bir sanat eseri gibi sunulması, hiçbir sanatsal ya da teorik
eğitimi olmayan insanların kendilerini guru ilan ederek fotoğrafçılık dersi
vermeleri ve onların peşine takılanlar.
DiÄŸer yanda ise
yıllarca gerek eğitimi, gerek ise malzemesine zaman ve para yatırımı yapmış
olan profesyonellerin, mesleklerinin her geçen gün daha az kazandıran bir hal
olmasıyla karşı karşıya kalmasının zorlukları var.
Kaos ise hergeçen
gün büyüyor ve daha da çözülemez bir hal
alıyor. Peki fotoğrafçılık mesleği neden bu kadar popüler oldu? Kimler
profesyonel, kimler başarılı, kimler amatör, kimler sanatçı?
Hepimiz
ailelerimiz tarafından başarılı bir kariyer, iyi bir eğitim gibi amaçlarla
büyütüldük. Meslek seçimlerimize yönelirken çalışma saatleri, stresi, çalışma
ücreti ve mesleğin geleceği gibi kavramlardan bihaberdik. Bildiğimiz Türkiye
Üniversite gerçeği ve tıpkı müzik durduğunda kapılan sandalye oyunu gibi, tek
amacımız ayakta kalmamak ve bir sandalye bulmaktı. Kimilerimiz oturacak o
sandalyeyi bulamayarak, kendimize bir gelir kaynağı bulmak nedeniyle hizmet
sektörünün çeşitli dallarına atıldık. Oyunu kaybedenlerin de, kazananların da
karşılaştığı şey aynı oldu, sevmeden yapılan bir iş ve getirdiği stres.
Her geçen gün
daha fazla strese maruz kalındı, para bir yaşam aracıydı ve bu aracı sağlamak
için o iş yapılmalıydı ve bu iş
yapılırken hep bir kaçış noktası hayal edilmeliydi. Bugün, işte yeteneği ve
eğitimi olmadan kendini fotoğrafçı ilan eden herkesin durumu budur.
EÄŸitimi olup da
iyi-kötü fotoğraf çeken herkese saygım vardır, çünkü bunu tamamıyla profesyonel
anlamda para kazanmak üzerine yapmaktadırlar. Diğer yandan eğitimi olmayıp da,
alaylı dediğimiz tabirle kendini geliştirmiş ve profesyonellerin teknik ve
sanatsal kalitesinde fotoğraf çeken herkese
yine apayrı bir saygı duyarım. Fakat bu iki niteliğe de sahip
olmayanları sadece arayışçılar olarak tanımlarım.
Bu yaÅŸa kadar
edindikleri kimliklerden tam anlamıyla memnun olamamış ve hala arayışını
sürdüren gezginlerdir onlar. Aradıkları şey para değil, mutluluk ve takdir
edilmedir. Elbette ki para kazanmayı ve kazandıkları paranın hayatlarını sadece
buradan kazandıkları parayla devam ettirmek en çok kurdukları hayaldir. Genelde
portfolyölerinde bulunan fotoÄŸrafların tamamına yakını eÅŸ-dost’un çekilmiÅŸ ve karşılığında
ödeme talep edilmemiş fotoğraflarından oluşur.
İki-üç sene kadar fotoğrafçıyım mesleği ile gezilir, bakıldi ki
faturalar ya da ev kirası bu yöntemle ödenemiyor, başka bir kimliğe doğru yol
alınır.
Profesyonel
fotoğrafçılığın dışında, işin sanat kısmına ise kendi başına bir yazı konusu
aslında ki burada çok kısaca
deÄŸineceÄŸim. Okuldayken storyboard hocamız Ayla Hanım, TRT2’de ÅŸipÅŸak resim
yapan Bob Ross amcamızın yaptığı şeylerin sanatla bir alakası olmadığını ve
Bodrum’da ÅŸipÅŸak portre çizen sokak ressamlarından farklı bir ÅŸey yapmadığını
söylediğinde tüm sınıf olarak çok şaşırmıştık. Ama zaman geçip de öğrenilerim
arttıkça buna bir de deneyimlerim eklendiğinde hocamın tam olarak neden
bahsettiğinin iyice farkına vardım. Sinema yapma hayalleriyle ilerlerken,
birden görsel iş dünyasının realitesiyle karşılaştığımda kafamdaki kavramlar
iyice oturmaya başladı. Başarılı bir şekilde görsel sanatlar bölümünü bitirmiş
ve bir sanatçıda bulunması gereken donanıma sahip bir çok insan profesyonelce
işlerini yapmakta ve sanattan en ufak iz barındırmayan projelerle hayatlarını
sürdürmekteydiler. Yolun karşılıklı iki tarafında olanlar birbirlerini saygıyla
karşılamaktaydılar.
Ä°ÅŸte
fotoğrafçılıktaki durum da budur. İki taraf da teknik olarak tüm hakimiyete
sahiptir. Yolun bir tarafındakiler müşteriye çalışır ve bunu yaparken sanatsal
kaygıları göz ardı etmez; diÄŸer taraf ise sadece sanat’a çalışır.