Denizden uzakta doÄŸdular; tutsaklar ve denizi göremeden ölecekler… Bir deniz canlısına bundan daha büyük eziyet yapabilir misiniz? Peki ya bu eziyete ortak olabilir misiniz?
Hani bir yere yardım söz konusu oldu mu, o yardımı yapmaktan kurtulmak için kullanılan meÅŸhur bir deyim vardır “Herkes önce kendi kapısının önünü temizlesin” diye… Madem yıllarca bu deyimi kullandık, iÅŸte gün geldi ve kendi kapımızın önünü temizliyoruz. Dalgıçlar, denizseverler, yüzücüler, yelkenciler ve dahası… 6 Kasım’da kendi kapınızın önünü temizlemek için, ben de bir ÅŸeyler yapabildim demek için, sonradan piÅŸman olmamak için, içinizin huzur bulması için, kendinizi iyi hissetmek için, bir organizasyonun içinde olmanın nasıl bir ÅŸey olduÄŸunu hatırlamak için, çok sevdiÄŸiniz deniz canlıları için, çok sevdiÄŸiniz deniz canlısı olup da denize hasret doÄŸup-büyümüş yunuslar için…
7 Kasım ve 8 Kasım 2011 tarihinde Ortaca ve Dalyan’daki etkinliklere katılabileceÄŸiniz gibi, eÄŸer koÅŸullarınız oraya gitmeye elvermezse bulunduÄŸunuz bölgede kendi etkinliÄŸinizi düzenleyip yerel basını çağırarak destek verebilirsiniz. Buradaki en önemli nokta etkinliklerimizin sesini duyurmak, yani yerel ya da ulusal olan medyayı düzenlenen eylemlerden haberdar etmek, yoksa kendi çalar-kendi oynar gibi bir durumla karşı karşıya kalmış oluruz. Yani bir grup toplandık, hadi suyun altında posterlerimizi açalım dediÄŸimizde, bundan bizden baÅŸkası haberdar olmayacaksa, yaptığımız etkinliÄŸin çok da faydası olmayacaktır. Hızlıca google efendi’den bulunduÄŸunuz bölgedeki gazete ve dergilerin, varsa televizyonların numara ya da e-mail adreslerini bularak iletiÅŸime geçebilirsiniz.
(Organizasyonla ilgili daha detaylı bilgilere ulaşmak için
Sualtı Gazetesi Editörü : Ege SAKİN
0507 510 23 30 / egesakin@gmail.com)
Åžimdi konu açılmışken bir de iÅŸin bir diÄŸer boyutlarından söz etmek istiyorum. Öncelikle bu sadece yunuslar için yapılan bir eylem deÄŸil, tüm tutsak deniz canlıları ve korunmaları gereken Caretta Caretta’lar için yapılıyor. Organizasyonu düzenleyen ekip, dünyada korunması gereken tek canlıların sadece deniz canlıları deÄŸil korunmaya ihtiyacı olan tüm canlılar olduÄŸunu düşünüyor. Yani sadece yunusları deÄŸil koskoca bir dünyayı umursuyorlar.
Son zamanlarda, yunusların The Cove filminden sonra popülerleÅŸmesi ile insanların popülerlik uÄŸruna bu etkinliklere ilgi gösterdiÄŸi ile ilgili kimi fikirler oluÅŸmakta. (Zamanında medyada – ratingin tavan yapması gereken alanlarda) çalıştığım için rating nedir ve getirileri nelerdir oldukça iyi bilen biriyim. Ayrıca tv iÅŸlerinden önce belgesel projelerde de çalıştığım için belgeseli de yeteri kadar biliyorum )The Cove’a eleÅŸtirel yönde bakabilirsiniz, fakat getirilerini asla inkar edemezsiniz. Koskaca bir kitle bu popülerlik sayesinde Yunuslar’ın tutsaklığından ve yapılan katliamlardan haberdar oldu, filmi izledikten sonra bu tesislere adım atmamaya kararlı insan sayısındaki deÄŸiÅŸim küçümsenecek gibi deÄŸildir. Yani birileri kendini starlaÅŸtırabilir, kimi kurumları daha fazla öne çıkarır, kimisini çıkarmaz, yapımcılar bu belgesel üzerinden kar yapar-yapmaz. Olaylara bu noktadan bakamayız, The Cove yapması gerekeni yapmış ve bir belgeseli memur Ahmet’e de, üst düzey yönetici Caner’e de, üniversite öğrencisi AyÅŸe’ye de izlettirebilmiÅŸ ve vermek istediÄŸi mesajı iletebilmiÅŸtir. Bunu rating kurallarına uyduÄŸu için becerebilmiÅŸtir. Bu nedenle filmin içindeki starlaÅŸmaya, rating adına izlenen yollara kızmak, sonucu gözden görmezliÄŸe benziyor.
Gelelim bir diğer soru işareti? Bu kadar efor neden sadece Yunuslar için?
Öncelikle bu eylem sadece Yunuslar için deÄŸil, Tutsak deniz canlıları ve Caretta Caretta’lar için. EÄŸer bu etkinliÄŸin baÅŸ organizatörlerinden Ege Sakin’in facebook sayfasına bir göz atarsanız, bu kadar eforun sadece deniz canlıları, ya da popüler Yunuslar için deÄŸil tüm canlılar için sarfedildiÄŸini fazlasıyla görürsünüz. Pis-kaka diye hiç sevmediÄŸimiz yaban domuzları için Ege’nin sarfettiÄŸi çabalar ayakta alkışlanacak cinstendir. Bizler sadece hayatın kolay ve suya sabuna az dokunur taraflarında olduÄŸumuz için tüm olup biten etkinliklerden bihaberizdir. Hem tüm bu olup bitenlere sessiz kalır, bir de üstüne bir güzel nutuk çekeriz “insanlar ölüyor, siz hayvanlara yemek derdindesiniz” diye. Bizler, açlıktan ya da savaÅŸlardan ölen insanlar için hiçbir ÅŸey yapmaz iken, bir de dünyayı bir yerinden iyiye doÄŸru deÄŸiÅŸtirmeye çalışan insanlara bilgiçlik taslamakta üstümüz yoktur. Eee madem bu kadar kendi kapısının önündeki pislikten fazlasını temizlemeye meyilli olmayan insanız; o zaman konu deniz canlıları, dalgıç olan da bizleriz. Kapı da bizim kapımız. Yani 7 ve 8 Kasım’da aktif olması gereken kiÅŸi sensin ey dalıcı! Mesajı aldın, yerine ulaÅŸtır.
Peki her yemek tarifinin sonunda olduÄŸu gibi yemeÄŸimizi afiyetle yedik, bitti mi diyeceÄŸiz sonunda, elbette ki hayır. Artık bir aktivistsin, bir sonraki görevinde muhtaç olduÄŸun kudret, damarlarındaki kanda mevcuttur. Madem artık bir özgürlük savaşçısısın, o halde ilk görevin tutsaklığın olduÄŸu yerlerden uzak durmak. Milyonlarca dolarların döndüğü, özgürlükle alakası olmayan akvaryum dalışları artık senin için de bir hapishanedir.”Uzaklara gitmeye gerek yok, köpekbalıklarını ayağınıza getirdik zihniyetinden uzak dur”.
Senden dünyayı değiştirmeni değil, kendi içindeki dünyayı değiştirmeni bekliyoruz.