Hani insanların kaçtığı gizli kasetler vardır, hayatları boyunca karşılarına çıkmasın isterler, benim de öyle kaçtığım bir bant vardı ki 10 dakika önce internette karşıma çıktı. Boşuna sevinmeyin henüz porno içerikli görüntülere sahip bir kaset kaybetmedim, ama saçmalık abidesi denilenecek bir kısa filmin tarihimde yer almayacağını düşünürken, sevgili hocam Aytuğ Aydın'ın ismimi yazmadığım roll caption'ına ismimi yönetmen olarak yazmasıyla gözlerim yuvalarından oynadı. Öyle kötü bir filmdi ki, yönetmeni olarak kremalı börek yazmayı uygun görmüştüm, hatta roll caption'da da öyle yazıyor, fakat internette yönetmeni olarak ismimi geçirmiş. Elbette inkar edeceğim, o filmi ben çekmedim :-) Tam bir kabusdu, Gülçin, Neslihan ve benim ortak projemizdi. Planladığımız bu değildi, yani içinde olması gereken sahneler çekilmemişti, sansürlü de bir filmdi falan derken... Ortaya bu çıktı, bizde en iyisi unutalım bu işi dedik. Tabi Ali Tokay'ın oyunculuğu ve bize katlanması son derece minnet duymamaız gereken bir şeydi. Böyle İstanbul'un bir ucunda, havanın buz gibi olduğu bir kereste fabrikasında çekmiştik. Benim bilmişliğim yüzünden Aytuğ Aydın çekip gitmişti. Sanırım ışıkla ilgili bir bilmişlik mi ne yapmıştım, kısa süre sonra döndü tabi yanımıza, hıncını tam alamadığı için. Jimmy Jib olarak, kereste fabrikasının kepçesini kullanmıştık, kepçenin üstünde kamerayı ben kullanmıştım. Şaryo ise arabanın arka koltuğunu mu ne sökmüştük, eee tabi bir de arabayı çalıştırmak yerine itmiştik, tam şaryo olabilmesi için. Seneler sonra çalıştığım dizi setinde bile o kadar yorulmadım hiç diyebilirim. Güzel bir anıydı, ama filmimiz tatsız, sıska, eksik bir şey oldu gitti... Bizde onu hep şöyle anmıştık, hani şu iğrenç film vardı yaaaaa, biz çekmiştik diye...
Aslında bu yazıya Türk dalgıçların komik ve ego kokusuyla donanmış hareketleriyle biraz eÄŸlenmek amacıyla baÅŸlanmış, fakat daha baÅŸlık ne olsun acaba diye düşünmeler gark olmuÅŸken, aklıma gelen bin türlü paranoyak senaryolarla bu hale gelmiÅŸtir. Yazıyı okuduktan sonra “Sen ne diyon, ne demek istiyon” diye serzeniÅŸte bulunacak dalgıç arkadaÅŸlarım için de hazırdan iÅŸlerini kolaylaÅŸtırayım dedim ve bu baÅŸlığı koydum. DiÄŸer alternatif (çoÄŸunluklu alternatif ) içinse,, okuyup es geçiniz efendim, hiçbir ciddiyeti yoktur, sadece sabahın 4’ünde canım sıkıldı, uyku tutmadı ve daha fazla yemek yiyemem bu saatte, en iyi alternatifim kendimin de içinde olduÄŸu bir camia ile dalga geçmek.
Bunları biliyor muydunuz ansiklopedisine eklenecek gereksiz bilgilerden birisi de dünyanın en kötü dalgıçları sorusuymuş. Kötü dalgıç yoktur, sorumsuz dalgıç vardır, ya da ben sana dalgıç olamazsın demedim ki atasözleri bir yana dursun, Türk dalgıçları bu en kötü dalgıçlar listesinde Ruslar ile birebir liderlik yarışındaymışlar. Tatile giden türk dalgıçların haberini alan rehberler, kafalarını duvarlara ahhhh yine bir Türk dalgıç kolonisi geliyor, ya da Cmas kolonisi geliyor diye vururlarmış, haberimiz yokmuş. Hele ki Türk dalgıç, Cmas bröveli olursa tadından da yenmezmiş. Biz laylaylom dalmalara gidelim elin memleketlerine, hakkımızda dönen dedikodulara bakın haaaaa!!!
Efendim bu yüze gülüp, arkadan dedikodu yapan sualtı yüzgeçsizi bir de liste oluÅŸturmuÅŸ Türk dalgıçlarının habitat’ı hakkında, eee bize de bu blogda yayınlamak düştü :
1- Türk dalgıç, asla ve asla kendisine verilen saatte otelin lobisinde sizi beklemez. Kendisini kahvaltı salonunda ya da havuz başında fotoğraf çektirirken bulma olasılığınız yüksektir. Öncelikle bu alanlara bakınız.
2- Türk dalgıç, kendisine erkenden sorulan öğle yemeği alacak mısınız sorusuna hayır der, (tekneye yemek sayısı yemekler hazırlanmaya başlanmadan önce bildirilir) yemek saatinden yarım saat önce midesi kazınır ve geri vites yapar.
3- Türk dalgıç, tekneye biner binmez sizin tekne brifingi vermenizi beklemeden hızla havlusunu sermek için en uygun yer arayışına başlar. Bu sırada sandaletlerini çıkarmayı kesinlikle unutur.
4- Türk dalgıç, tekne hareket etmeden önce dalış ekipmanını kontrol etmez ve tekne yol aldıktan dakikalar sonra aÅŸağıya inip benim maskem ya da patiÄŸim sandığımda yok der(daha çok sandığımdan alınmış, biri yapmış, biri almış), sizi telaÅŸa verir, tam siz bir ÅŸeyler organize etmeye çalışırken 3 dakika sonrasında, “yaaaa bcd’nin içine sıkışmış, görmemiÅŸim kardeÅŸ kusura bakma” der.
5- Türk dalgıç, 4 aylık dalış sezonu olan ülkeler arasında en çok dalış sayısına sahip olan dalgıçtır! Fakat asla dalış kayıt defteri tutmazlar.(logbook )
6- Siz uyarmadığınız sürece, dalış başlayana kadar ekipmanlarını hazırlamazlar.
7- Türk dalgıç, teknede tek DIN tüp olsa bile gider onu bulur ve sizden INT’e çevirmeniz için adaptör ister.
8- Türk dalgıç, sizden adaptör istemeye gelirken tüpünü dik bırakır ve birinin ayak parmağının kırılmasına vesile olur.
9- Türk dalgıç, akıntı dalışında 32 kere uyarılmasına rağmen tüm ekipmanını tam olarak kuşanmayan tek insan türüdür.
10- Türk dalgıç, maskesini takmadan ve ikinci kademeyi kullanmadan tekneden atlar. (Bu yüzden de bir akıntı dalışında tüm ekipmanı kuşanmasının zaten imkansız olduğunu anlarsınız)
11- Türk dalgıç, suyun altında hiçbir sebep yokken maskesini çıkarıp çıkarıp takan terk ırktan gelmektedir. FotoÄŸraf çekerken maske ve ikinci kademeyi çıkararak fotoÄŸraflarda “denizlerin atasıyım, iskelenin babasıyım” pozları verirler.
12- Hava ve derinlik göstergesi salına salına gezmeyi severler.(Tepenizden de özellikle geçerler ki bu göstergeler kafanıza kafanıza vursun isterler )
Devam edecek…
Sharm El Sheikh günleri sonları erdi ve tekrar Türkiye’ye döndüm. Döner dönmez de tekrar Kanal D’deki iÅŸime yeniden baÅŸladım. Bu sezon da ekip olarak Cinemania programını hazırlayacağız. Haftaya Cumartesi ilk yayın, doÄŸal olarak gelir gelmez koÅŸuÅŸturmaca ve stresin içinde buldum kendimi…
Gelmeden bir hafta önce niÅŸanlandım, Naama Bay’de çin lokantası'nda ufak bir kutlama yaptık, niÅŸanlanmak bana bile sürpriz oldu. Altından hoÅŸlanmadığım için yüzüklerimizin gümüş olmasını istedim, eee haliyle de Türkiye’ye gelir gelmez, “gümüş yüzükten niÅŸan yüzüğü mü olurmuÅŸ, hadi canım sendeeeee”gibi yorumlarla karşılaÅŸtım. Evet hanımlar-beyler, benim için gümüş yüzük uzuvlarımda taşımaktan daha hoÅŸlandığım bir materyal ve mantık olarak mücevherden hoÅŸlanmadığım için, yarın kendi manteliteme cevap verebilmek açısından önemli bir sebep. Bir yandan mücevher’e karşı ahkam keserken, öbür yandan parmağımda parıldak bir para yumağı taşımak istemedim, istemiyorum da… (Bunu taşıyanlara karşı bir eleÅŸtiri de bulunmuyorum, bu benim mantelitem). Nerede yaÅŸayacağız ile ilgili sorulara ÅŸimdilik cevap veremediÄŸimiz gibi, bize bu tarz sorular sorulmamasını da rica ediyoruz. Bilmiyoruz. Ä°ki seçeneÄŸimiz var ilk sene için: Ä°stanbul veya Sharm El Sheikh. EÄŸer Sean’a Ä°stanbul’da iÅŸ bulabilirsek burada yaÅŸayacağız.Tabi tek kelime bile türkçe bilmeyen bir insana nasıl iÅŸ bulabiliriz bilmiyorum. Kafamızda Ä°ngilizce kurslarında öğretmenlik yapması var ama, bu konu hakkında da hiçbir bilgiye sahip deÄŸiliz. Yani bilinmezlik had safhada…
Geldim ama nasıl geldim, nasıl uçaÄŸa yetiÅŸtim bilmiyorum. Kahire aktarmalı olarak Ä°stanbul’a gelenler bilirler ki, medeni davranışlarınızı cebinizde taşıdığınız sürece Kahire hava alanında bagaj teslimi yapmak çok zor. Hadi ben çıldırma kapasitesi olan bir insanım ama bu sefer ÅŸu arkeolog tipli Ä°ngiliz amcalar olur ya, onlardan birisi bile çileden çıkmış haldeydi. Siz sıraya girersiniz ama mutlaka sizin sıranızı umursamayan birileri gelir, bagajlarını bir güzel teslim eder, konuÅŸmaya kalkarsınız, ingilizce de bilmez. Tek çareniz itiÅŸmektir Kahire havaalanında. Sharm’dan kalkan uçağım saat 00:30’da Kahire’ye indi inmesine ama, ben bilet kontrolü için 01:20 de görevlinin karşısına anca dikilebildim. Ve görevli ne söylesin. Sizin uçağınız buradan kalkmıyor ve biletinizde yazan saat yanlış. Çabucak dışarı çıkın, taksiye binin Terminal 2’ye gidin. Tabi havaalanı’ndan çıkmak da girmek gibi kolay olmuyor. Çıkmak istiyorsunuz , adamlar sizi sırayla sorgu suale alıyor. Niye çıkıyorsunuz, birine açıklıyorsunuz, o alıyor sizi baÅŸka bir adama götürüyor, ona da açıklıyorsunuz. En sonunda dayanamadım ve gözüm karardı, ne dediÄŸimi hatırlamıyorum. Önüme ilk gelen taksiye pazarlık etmeksizin atladım, taksici 30 paund dedi, ben de acelem var, hızlı git 50 paund vereceÄŸim dedim. Döküntü taksi ile hızlı gitmek imkansızdı, kafamdaki beyaz saç sayısı taksinin içinde artış gösterdi ve 01:45 Terminal 2’ye vardım. Yine kuyruk, gözüme bir bagaj taşıma görevlisini kestirir kestirmez, bahÅŸiÅŸ verdim ve kuyruÄŸu yararak Terminal 2’nin içine girdim. Burası bildiÄŸimiz Terminal 1 ile alakasız bir yer, gayet eski bir hava alanı , international bir hava alanı gibi deÄŸil. Daha Terminal 2’ye girerken görevli, Türk Hava Yolları’nın kontuarının kapandığını söyledi. Delirmemek içten deÄŸildi, biletimin üzerinde 03:30 uçak saati yazılıydı. Hemen baÅŸka bir bagaj taşıma görevlisine daha bahÅŸiÅŸ vererek, Egypt Air kontuarına ışınladım kendimi. Bilet kontrolü kapanmıştı, fakat biletimdeki yanlışlığı görür görmez bagajımı aldılar, elime uçuÅŸ kartımı verdiler. UçuÅŸ kartıma bakar bakmaz uçuÅŸ saatimin 02:30 olduÄŸunu gördüm ve saat 02:00 olmuÅŸtu. E n zor aÅŸama ise ÅŸimdi baÅŸlamıştı. Pasaport ve vize kontrolü… BahÅŸiÅŸin geçmeyeceÄŸi tek yer. Görevli aradım, uçağımın kalkmak üzere oldupunu söylemek için, görevli buldum ama adam Ä°ngilizce bilmediÄŸi gibi, gözüne soktuÄŸum uçuÅŸ kartımı sallamadı bile. Hintli bir aile de benimle aynı sorunu yaÅŸamasına raÄŸmen, adamlar apar topar geçiÅŸ yaptılar. Kalakaldım, ümidi kesip kuyrukta bekledim. 02:15 kuyruÄŸu geçerek, çıkış kapıma koÅŸturdum. Kapıdan geçtim, çantamı düşürdüm, o panikle uçuÅŸ kartımı bir yerlere sokuÅŸturmuÅŸum, onu bulamadım 3-4 dakika orada kaybettim. Türkçe’nin en güzel yanı, sizinle aynı dili konuÅŸabilen birilerine rastlama olasılığınız çoz az ve dilediÄŸiniz gibi küfür edebilirsiniz. Herhalde son 15 dakika ingilizce falan konuÅŸmayı da bırakıp , sadece kendi kendime Türkçe küfür etmeye baÅŸladım. 02:20 mutlu son, uçaÄŸa bindim. Türk Hava Yolları ile Egypt Air ortak uçuÅŸu olan bu sefer de hata Egypt Air Sharm El Sheikh ofisindeydi. Uçak biletimin üzerinde saat yanlış yazıyordu.
Siz siz olun, mutlaka uçuşunuzun hangi terminalden olduğunu öğrenin. Ve terminaller arası mesafenin ne kadar olduğunu öğrenmeyi ihmal etmeyin.
Sharm ve dalışlarımla ilgili yazıları yazmaya devam edeceÄŸim, bu sadece bir hoÅŸgeldim yazısıydı…
>
Bugün 3 Eylül, Türkiye’ye dönmeme çok kısa bir süre kaldı. Bugün yine bir baÅŸka Ras Mohamed günüydü. Ä°lk dalış hiç istemesemde Marsa Bareika idi. Normalda Marsa Bareika, Ras Mohamed’in snorkel ve intro alanı. Tekneler genellikle dalış merkezleriyle iki akıntı dalışı ve bir ÅŸamandıra dalışı anlaÅŸması yaptığı için, Ras Mohamed'de ÅŸamandura yapılacak sadece iki dalış bölgesi olduÄŸu için her gün buraya geliniliyor. (Ä°kinci alternatif Marsa Ghozlani)Bot’tan ilk atlanıldığında 5 dakika kadar derin mavi’de yüzüp reef’e geliniyor. Snorkel yaparken 2 eagle ray ve bir great baracuda görmeme raÄŸmen, onun dışında da baÅŸka bir ÅŸey görmedim. Her ne kadar bu bölgede dalış esnasında yunus görülebileceÄŸi söylensede, ben bugüne kadar hiç görmedim. Ä°ngiliz bir baba, kızı, kızının erkek arkadaşı ve Sean’ın annesi dalıcılardı. Bende bu grubun videosunu çekecektim. Sean rehberdi.
Marsa Bareika’da adım başı küçük anemon’dan bol bir ÅŸey yoktu. 6 tane blue travelly, lionfish,bolca sea warm, kocaman istiridyeler vardı. Benim bu bölgede iki favorim var, birisi table coral (masa mercanı) gerçekten mükemmel bir mercan, fotoÄŸraf, için de video için de tek kelimeyle kusursuz bir suje. Sanki antika bir havaya sahip görkemli eski bir ev gibi... DiÄŸeri ise yine bir mercan topluluÄŸu ve burayı yuva edinmiÅŸ glassfishler. Burada da video ve fotoÄŸraf için eÅŸsiz bir görüntü "gel çek beni" demekte. Dalgıç modelli bir fotoÄŸraf için mükemmel bir dekor.
Ä°kinci dalış neyse ki Shark&Yolanda idi. Brifing zamanı tüm dalıcıları onayıyla big blue yapmaya karar verdik. Shark Reef’te atladık, Snapper’ları görür görmez kendimi kaybettim, ters istikametteydiler, ama tutamadım yine gittim yanlarına, sonra biraz daha açıkta blackfin baracudaları gördüm, Sean tam ters istikamette açıkta batfisleri gördü, o tarafa doÄŸru yol aldı, bir süre kendimi yırtsamda baracudaları iÅŸaret etmek için, sonradan enerjimi tüketmekten vazgeçip baracudaların keyfini çıkardım. Sonra grubun yanına döndüm, mavide ilerlerken kamera ile çekim yapmak için dalıcılara yaklaÅŸtıça herkesin tedirgin olduÄŸunu farkettim, Sean’a doÄŸru ilerleyip problem sinyali verdim ki o da çoktan anlamıştı, mavilikten herkesin tedirgin olduÄŸunu...Böylelikle erkenden reef’e döndük, planladığımız ise her zaman ki gibi Yolanda reef’teki batık kalınıtlarına kadar mavi yapmak, sonra Yolanda Reef’in sonundan girerek, klozetlerin üstünden ilerleyerek, Satellite reef’de bir tur atıp, tekrar Yolanda’ya dönmek, 11 metre’deki maÄŸaraya girip 4 metrede çıkıp deko yapmak, tüpte hava varsa da biraz daha ilerleyip 7 metredeki oyuktaki glassfishleri görüp dalışı bitirmek. Neyse Yolanda Reef’te soft mercanları falan çekerken, iyice geride kalmıştım ki, Sean’ın gel hareketi ile heyecanlandım ve mühim bir ÅŸey görme edasıyla ilerledim (depar attım). Black Travelly sürüsü ve deli bir sayıydı, hemen aralarına daldık, mükemmeldi. Uzun süre bizi terketmeyip daireler çizdiler. Bu gibi durumlarda çekim yapmayı falan ikinci plana atıp, zevkine varıyorum. Bir baracuda veya travelly sürüsünün arasında süzülmenin zevki, bu duyguyu nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Black travelly’leri terkettikten sonra Yolanda Reef’te görüş çok iyi deÄŸildi, bolca giant moray gördük. BaÅŸka gruptaki bir dalıcı bana gizlenen bir giant moray’i iÅŸaret etti, bir tülrü kafasını gizlemekten vazgeçmiyordu. Sonunda paletimle hafifçe dokunmak zorunda kaldım, pozisyon deÄŸiÅŸtirmesini saÄŸlamak için. Dalış sonrası da bu yaptığım hareket için oldukça piÅŸman oldum. Dalış sırasında balıkları rahatsız eden ya da onları bunaltan dalgıçlar kadar sinir olduÄŸum baÅŸka bir ÅŸey yokken, onlar gibi davranmayı kendime yakıştıramadım. 2 tane crocodile fish gördüm. Zararsız olan bu timsah balıkları benden ve kameramdan pek hoÅŸlanmıyorlar, herkes benimle dalga geçiyor, çünkü en hareketli Timsah balığı görüntüsünü hep ben yakalıyorum. Normalde kameraya uyur pozisyonda poz veren bu balık, sıra bana gelince kaçacak delik arıyor. Bir aÅŸağı bir yukarı cirit atıyoruz, sonuçta hareketli bir timsah balığı daha ilgi çekiyormuÅŸ öğrendim. Dalışın sonu yine glassfishler ile bitti. Yine mutluluk, yine mutluluk... Her Shark&Yolanda dönüşü beni burda bırakır mıısınız diyorum. Buraya aşığım, duvar açığındaki snapper, travelly, baracuda ve batfish sürüleri. Kesinlikle eÄŸer bröve dereceniz ve dalış tecrübeniz yetiyorsa burada reef açığında dalış yapın. Bazen baracuda sürüsü yaklaşırken, sanki bir reef’e yaklaşırmış gibi hissediyor insan... EÄŸer tekneyi kapatmış bir grupsanız, gittiÄŸiniz dalış merkezine erken saatte dalış yapmak istediÄŸinizi belirtin ve sabah erken yola koyulup, dalgıç kirliliÄŸine karışmayın. Benim genelde ÅŸahit olduÄŸum eÄŸer 8,5 gibi limandan yola çıkarsanız, ilk dalışınız Shark&Yolanda ise bir de reef açığında dalış yapmayacaksanız sıkıcı bir dalgıç kalabalığına karışacaksınız. Bu yüzden böyle bir durumda ben ikinci dalışın Shark&Yolanda olmasını tercih ederim. Belki her ÅŸey benim ÅŸansımdı , fakat ben öğle saatlerinde yaptığım dalışlarda genelde daha fazla balığa rastlamışımdır. Fakat hiç kimse inkar edemez ki bu bölgenin best dalış saati early bird’dür. FotoÄŸraf ve video için ışık açısından kötü bir saat olsa da, sadece ve sadece zevk ve tutku için yapılması gereken bir dalış... Burada yapılacak bir gece dalışı ise benim tercihlerim arasında hiçbir zaman yer almayacak bir seçenek... Henüz o kadar çılgın deÄŸilim.
Bu aslında özelliksiz bir dalış günü olmasına raÄŸmen Sean’ın annesi ile ilk dalışım olduÄŸu için yazma gereksinimi duydum. Sue 59 yaşında, sky diver ve scuba diver. 60. YaÅŸ gününde son bir kez daha sky diving yapacak. O hemen hemen dünyanın bir çok özellikli dalış noktasında dalmış (Bali,Avustralya, Maldivler vs...).Son 16 ay boyunca dalış yapmadığı için ilk gün Scuba review yapacaktı. Sharm’da eÄŸer bir dalıcı uzun süre dalmamışsa, mutlaka scuba review istiyorlar. Bizde bu sebeplerle Sharm’ın en sevdiÄŸim plajı Shark’s Bay’e gittik. Burası aynı zamanda küçük bir liman. Tekneler Tiran’a gideceÄŸi zaman burdan kalkıyor bazen, çünkü burdan hareket edildiÄŸinde Tiran’a daha kısa mesafede gidiliyor. Bu plajda bana göre Sharm’ın en lezzetli fast-food yemekleri bulunuyor. Öğle yemeÄŸi zevki tam bir ziyafete dönüşüyor. Ayrıca kahveleri ve meyva suları da ayrı bir lezzetli. AÄŸer sıcaktan bunalırsanız, cafesinde keyifli vakit geçirebilirsiniz. Ayrıca bir internet cafe, bir market ve hediyelik eÅŸyalar satan dükkanlar mevcut. Ayrıca Shark’s Bay Hotel ve dalış merkezi. Buraya snorkel yapmak veya güneÅŸlenmek için geldiÄŸinizde 20 paund ödüyorsunuz. Buraya gelmek için ödeyeceÄŸiniz taksi ücreti ise 40 paund. (hava alanına yakın)Sharm’da 2 tane özellikli plaj olduÄŸunu düşünürsek benim favorim burasıdır. DiÄŸer plaj El Fanar, buranın en iyi snorkel alanı olmasına raÄŸmen, suların çekildiÄŸi zaman mercan severler için tam bir iÅŸkenceye dönüşüyor. Hmen kısaca anlatmak gerekirse Sue(Sean’ın annesi) ve ben El Fanar Beach’e gittik. Burası Ras Um Sid denilen dalış bölgesi. Bir de ne görelim su olmuÅŸ bi karış reef’in üstünde, normalde 2 metre falan oluyor. Yüz yüzebilirsen, mercanları incitmek isteyeceÄŸim son ÅŸey, ilerde bir yerlerde yürüme yolu için halat koymuÅŸlar, biz de farkında deÄŸiliz. Bir karış suda yüzme benzeri bir ÅŸey yaptık. Sue gayet baÅŸarılıydı görünüşte, ama dönüşte fire coral izlerini gördüğümde benim daha baÅŸarılı olduÄŸumu anladık. Maalesef ki koca göbeÄŸimin dokunmadığı mercan türü kalmadı. Tam bir iÅŸkenceydi, her taraf küçük fire coral ile doluydu, mercan olmayan bir alan imkansızdı. Neyse kendimizi maviye vurmamızla daha 10. Saniyede bir kablumbaÄŸa 15. Saniyede eagle ray gördük. Daha sonrasınd great baracuda. Dönüşte bu günlük yeter, ben sadece gölgeleneceÄŸim ve kitap okuyacağım derken, uykunun kollarına kavuÅŸalı 3 dakika olmuÅŸken Sue’nın sesini iÅŸitmemle kafamı kaldırdım. 2 ingiliz genciyle konuÅŸmaya dalmış (kızın adı Roxy idi ama diÄŸerini hatırlamıyorum). Onlara doÄŸru döndüğümde Sue, Roxy’nin hamile olduÄŸunu ve mercanların üzerinden geçerken zarar görmemesi için ona yardım edeceÄŸini söyledi. Bu sırada Roxy’nin erkeke arkadaşı hamile olmadığını söyledi, ÅŸezlonga nasıl kapaklandığımı hatırlamıyorum, Sue kıpkırmızı olmuÅŸtu. Ama kim görse Roxy’i hamile sanırdı. Ne hastalığı olduÄŸunu hatırlamıyorum ama vücut incecikken kocaman bir göbeÄŸe sahip oluyorlar ya iÅŸte o hastalığa sahipti kız. Bende geliyorum dedim ve yola koyulduk, bu sefer halat’ın olduÄŸu yere gittik, her taraf deniz kestanesi ve fire coral doluydu. Ve ikisinin de paletleri botsuz olanlardan dı bu da yetmezmiÅŸ gibi ikisi de deniz beceriksizi idi. Sanırım 40 dakika kadar onları denize kavuÅŸturmakla oyalandık. O sırada Dahb( tekne adı) bizi görüp reef’e yanaÅŸtı. Sean ordaydı, bizimle dalga geçip, uzaktan bizi izlediler. Neyse bir kere denize kavuÅŸmuÅŸken bir daha çıkmam diyerekten 1,5 saate yakın denizde kalıp tüm derilerimi büzüştürdüm, Temple’a yüzdüm sonra geri döndüm.
Neyse tekrar Shark’s Bay günüme geri döneyim. Kahvelerimizi yudumlarken, Sean ile annesi baÅŸladılar derse. Sean bana karşı dalış konularında çok tahammülsüz, en ufak bir ÅŸeyi anlamayayım, dünyanın en sert bakışlı adamına dönüşüveriyor. Neyse ki annesine de aynı tavır içindeydi. Onu öğrencileriyle çok kez gördüm, gayet ÅŸeker bir instructor, kimi zaman tam idiyot öğrencilere denk geldiÄŸinde aynı ÅŸeyi on kez anlattığında bile sabrını yitirmiyor. Ama ben ya da annesi ikinci kez bir ÅŸeyi sorarsak ÅŸeytana dönüşüyor. Dalış iÅŸaretlerini tekrar ederlerken zavallı annesi bir tane iÅŸareti hatırlamadı, kadın nasıl stress oldu. Neyse hazırlandık ve suya girdik, onlar scuba review yaparken ben de etraflarda video çektim, sonra onlar dalışa geçtiÄŸinde bende peÅŸlerinden gittim ve Sue’nın videosunu çektim. Gördüğüm en ilginç ÅŸey yarım kuyruklu kocaman Blue spotted Stingray. Bir kavuÄŸun altına iyice gizlenmiÅŸ bir türlü görüntüleyemedim, kocamandı, ve iÄŸnesini olmadığı için ilk defa korkmadan yanaÅŸabileceÄŸim bir stingray bulmuÅŸken o da iyice gizlendi benden. Suyun altında çekimini yapmaktan en çekindiÄŸim canlı maalesef bu. Reef Shark’a bile daha rahat yaklaşıyorum, fakat Blue spotted Stingray denilince akan sular duruyor bende.
Ä°lk dalış çok özellikli deÄŸildi , ama ikinci dalış Shark’s Bay’de yapılabilecek en özellikli dalıştı. Dive Guide’de yazan istikametin tam tersine giderek White Knight’e doÄŸru, 28 metre’de harika bir glassfish pinnacle’ı görmek için. Daha sonra Canyon’a girdik ve 12 metreden çıktık, çıkarken güneÅŸ tam tepemize dik geliyordu. Daha sonra ise iskele’nin altına girdik ve burası eÅŸsizdi. Çok sayıda Cornetfish, Lionfish, Banded pipefish, bir tane Porcupinefish ve Crocodile fish. Tek kelimeyle mükemmek bir dalıştı.
Neyse tekrar Shark’s Bay günüme geri döneyim. Kahvelerimizi yudumlarken, Sean ile annesi baÅŸladılar derse. Sean bana karşı dalış konularında çok tahammülsüz, en ufak bir ÅŸeyi anlamayayım, dünyanın en sert bakışlı adamına dönüşüveriyor. Neyse ki annesine de aynı tavır içindeydi. Onu öğrencileriyle çok kez gördüm, gayet ÅŸeker bir instructor, kimi zaman tam idiyot öğrencilere denk geldiÄŸinde aynı ÅŸeyi on kez anlattığında bile sabrını yitirmiyor. Ama ben ya da annesi ikinci kez bir ÅŸeyi sorarsak ÅŸeytana dönüşüyor. Dalış iÅŸaretlerini tekrar ederlerken zavallı annesi bir tane iÅŸareti hatırlamadı, kadın nasıl stress oldu. Neyse hazırlandık ve suya girdik, onlar scuba review yaparken ben de etraflarda video çektim, sonra onlar dalışa geçtiÄŸinde bende peÅŸlerinden gittim ve Sue’nın videosunu çektim. Gördüğüm en ilginç ÅŸey yarım kuyruklu kocaman Blue spotted Stingray. Bir kavuÄŸun altına iyice gizlenmiÅŸ bir türlü görüntüleyemedim, kocamandı, ve iÄŸnesini olmadığı için ilk defa korkmadan yanaÅŸabileceÄŸim bir stingray bulmuÅŸken o da iyice gizlendi benden. Suyun altında çekimini yapmaktan en çekindiÄŸim canlı maalesef bu. Reef Shark’a bile daha rahat yaklaşıyorum, fakat Blue spotted Stingray denilince akan sular duruyor bende.
Ä°lk dalış çok özellikli deÄŸildi , ama ikinci dalış Shark’s Bay’de yapılabilecek en özellikli dalıştı. Dive Guide’de yazan istikametin tam tersine giderek White Knight’e doÄŸru, 28 metre’de harika bir glassfish pinnacle’ı görmek için. Daha sonra Canyon’a girdik ve 12 metreden çıktık, çıkarken güneÅŸ tam tepemize dik geliyordu. Daha sonra ise iskele’nin altına girdik ve burası eÅŸsizdi. Çok sayıda Cornetfish, Lionfish, Banded pipefish, bir tane Porcupinefish ve Crocodile fish. Tek kelimeyle mükemmek bir dalıştı.
Shark’s Bay hareketli bir Tiran günü. Amacımız Hammerheads görmek, ilk dalış Jackson outside. Mutsuz son, biz sadece dipsiz bir mavide dalış yaptık ve hiçbir ÅŸey göremedik. Dalışı bitirmek için resif’e döndüğümüzde bir tane Green Sea Turtle gördük.
Ä°kinci dalışta kamerayı almadım, sadece zevk dalışı yaptım. Ä°yi mi yaptım , kötü mü yaptım bilmiyorum. Gordon reef’deydik, dalışın ilk 20 dakikasını reef ile ilgilenmeden maviliÄŸe bakarak geçirdim, bir tane grey reef shark’ı tepeleme dibe gittiÄŸini gördüm fakat Sean’a inandıramadım, daha önceden yapılmış yanlış tespitlerimden dolayı, cornetfish’dir o diye dalga geçti benimle. Biz dikleÅŸen duvara gelmeden önce kocaman bir Fantail Stingray gördük. 10 dakika sonra aynı stingray’e bir kere daha rastladık. Asıl çılgınlık ise Gordon Reef’te koskocaman bir tur atmamızdı. Normalde Gordon Reef’te yapılan bir akıntı alışında , 90 derecelik dik duvara gelindiÄŸinde dalış bitiriliyor. Fakat biz dalışı Lara(Gordon Reef’deki yarı batık gemi)’nın önünde bitiriyoruz, kafalar Lara’ya dönük bir ÅŸekilde yüzeye çıkılıyor ve zevklerin doruÄŸu... Ayrıca eÄŸer buraya kadar ilerlerseniz göreceÄŸiniz predator tipi balık sayısı artıyor, çok sayıda travelly ve ÅŸansınız varsa köpekbalığı görebilirsiniz.